NEDEN MONTESSORI?
Montessori aslında bir isimdir. İtalyanın ilk kadın tıp doktorlarından biri olan Maria Montessori’nin geliştirdiği bir yöntemdir.
Eğitimde en önemli dönemin ilk 6 yıl olduğunu vurgulamıştır.
Montessori eğitimi çocuk merkezlidir. Her çocuk kendine özgü bir gelişime sahip ve kendi kapasitesi doğrultusunda öğrendiğinden, eğitim her bir çocuğa özel programlanır ve bireysel olarak uygulanır. Çocuklar kendi hızlarında ilerlerler.
Montessori eğitiminde kullanılan gerçek materyallerle çocuklar hayatı deneyimleyerek, yaparak, yaşayarak ve keşfederek öğrenirler.
Montessori sınıflarında çocuklar, karma yaş uygulamasıyla küçük bir toplum oluştururlar. Büyük çocuklar küçük çocuklara çalışma sunumları yaparak liderlik ve yardım severlik özelliklerini geliştirirler. Küçük çocuklar büyük çocukları gözlemleyerek daha hızlı öğrenebilirler. Saygı sevgi içerisinde bir topluluk oluştururlar.
Montessori sınıflarında “hazır çevre” denilen bir sistem vardır. Raflar açıktır, materyaller öğrenim köşelerine göre kolaydan zora; somuttan soyuta doğru dizilir. Her materyalin durduğu yer ve duruş şekli bellidir. Çocuklarımız kendi seçtikleri materyal ile çalışmak için o materyali dolabından alır; çalışmasını yapar; daha sonra çalışmasını yine aldığı şekilde yerine koyar.
Sınıflarda her materyalden bir tane bulunur. Bir çocuk bir materyalle çalışırken diğer çocuk onu bitirmesi için bekler. Böylece sıra beklemeyi ve saygı duymayı öğrenir.
Ödül ceza sistemi uygulanmaz. Çocuk kendi içsel başarısı için çalışmayı tamamlar.
Çocukların potansiyellerini harcamamak, öz güvenlerini kırmamak, üretkenliklerini engellememek ve barış içinde, mutlu, başarılı, öz güvenli çocuklar yetiştirmek için Montessori eğitimi çok önemli bir yere sahiptir. Bugünün çocukları yarının yetişkinleri olduğundan, toplumun refahı, barışı ve güzel bir gelecek için ilk 6 yaş arasına önem verip, çocuklarımızın bu değerli eğitimden faydalanmasını sağlamalı, onlar için en iyisini yapmalıyız..
Sistemin ana felsefesi: ‘Başarabilmem için bana yardım et.’
Çocuk merkezlidir,
Ceza ve mükafatın yeri yoktur,
Bu yöntemde öğretmen pasiftir, başarı %70 öğretmene bağlıdır, (klasik eğitimde ise öğretmen aktif ve başarı öğrenciye bağlıdır)
- Ülkemizde ilk defa bu yöntemin kullanılmasını teşvik eden kişi Atatürk’tür.